GERÇEKTEN Mİ?

Uyanıyorum. Saat 07:37. Kalk, banyoya git, hazırlan, giyin, kahveni ve kahvaltını yanına al, işe git. Evle hastane arası yürüyerek 12 dk, bugün biraz erken gitmeye çalış ama yine becereme. Saat 09:00, ilk hasta geldi, kahven bitmedi, içersen hasta gecikecek, bırakırsan kahven soğuyacak.. Dıtt.!! Yanlış giriş.

Uyanıyorum. Uyanmam gereken bir saatin, beni bekleyen hastaların, yapmam gereken bir işin olmadığı; kimseyle buluşmayacağım ve kimsenin evime gelmeyeceği, tatil olmayan, hafta sonu olmayan, zamanın bütün anlamlarından azade bir güne, uyanıyorum…

İlk iş pencereye geçiyorum, sokaklar sessiz, insansız, çocuksuz, arabasız. Dün de böyleydi, yarın da böyle olacak. Kafamın içinde çığlık haline gelen tek bir soru; “gerçekten mi?”

Geçmişte yaşanmış şeyleri okumaktan oldum olası keyif almışımdır. Bütün o hikayeler, savaşlar, antlaşmalar, seyahatler, devrimler, yıkımlar, insanın başından geçen her şey. Öğrendikçe kendimi şimdiki zamanın dışında hissettiğim, yaşamış başka insanların, toplumların hikayeleri; zamanı bölüp çoğaltmış gibi hissetmek bir yana dünyanın bizden ibaret olmadığını, Sultan Süleyman’a da kalmadığını hatırlatan hikayeler.

Şimdi düşünüyorum, şu yaşadıklarımızla resmen bir çağın dönüm noktasındayız. Sanki fethedilen bir İstanbul’dayız, sanki Cengizhan elçilerinin öldürülmesine sinirlenmiş gelip kapımıza dayanmış da birazdan büyük Moğol Harbi başlayacak, sanki 2.Dünya Savaşı’nda işgal edilen Prag’dayız, sanki bir toplama kampında mülteciyiz, sanki bir sürgünde evimizden yurdumuzdan edilmişiz.

Dünya tarihinde belki de ilk kez bu boyutta bütüncül, küresel bir dönem yaşanıyor.

Evlerinin pencerelerinden bakan milyonlarca insan, aynı anda aynı kabusu gören ve hep birlikte aynı şeyleri hisseden milyonlarca insan. Aynı karmaşa, aynı kaos, aynı belirsizlik, aynı bana bir şey olur mu hissi ve aynı her şey ne zaman normale dönecek korkusu.

Sahi, normal neydi? Dünyanın bir ucunda bir salgın başlayıp oradaki bütün insanları hasta etse ama dünyanın geri kalanına bulaşmasa mesela? Bu normal miydi? Bir fırtına çıksa ama buradan çook uzakta olsa, depremler olsa büyük büyük ama ölenler bizden olmasa? Savaşlar çıksa, yangınlar, sürgünler.. Hani o giyinip işe gittiğimiz günlerde bir yerlerde olmaya devam eden ama bize dokunmayan bir sürü felaket.. Normal miydi?

Gezegenimiz belli ki bu konuda bizimle aynı fikirde değilmiş. Bize dokunmadığı için umursamadığımız binlerce yılandan sonra minicik, ufacık, gözümüzün göremediği bir tanecikle tüm normallerimizi tepetaklak etmesi bundan olsa gerek.

Şimdi tarihte belki de ilk kez insanlık olarak hepimiz aynı şeyleri yaşıyor, aynı acizlikle birbirimiz için normal olanı diliyoruz. Haritada yerini tek seferde gösteremeyeceğimiz ülkelerin bugün yaptığı test sonuçlarında azalan pozitif vakalara seviniyor, ait olduğumuz gezegende ne kadar küçük ve aynı zamanda ne kadar kalabalık olduğumuzu hissediyoruz.

Dünya gerçek bir anormalliğin içinden geçerken bizlere de tarihin tozlu raflarına kaydedilmek üzere birer rakama dönüşmek riskinin korkusu kalıyor.

Normal değil evet; ama gerçek.

#koronagünlükleri

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: