KAÇIŞ ODASI

Sevgili Romalılar, uzunca bir süre sonra tekrar merhaba. Bu siteyi kurarken amacım kendimi anlatmak değil yazma eylemi üzerine mevcut pratiğimi geliştirmekti. Yüksek lisans tezimin yazım süreci boyunca bu işin bilgiden bağımsız ayrı bir mesai istediğini görmüş doktoraya kadar yazmaktan soğumamak adına böyle bir site kurmaya karar vermiştim. Hatta o yüzden sırf bir ödev gibi her hafta burada bir şeyler yazayım diye sitenin ismi “pazartesi yazıları”.

Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Geçtiğimiz koca yıl boyunca buraya sadece altı pazartesi uğramışım. Ne fena. Bu yıl, belki bu zinciri biraz daha kuvvetli tutar, sitenin hakkını veririm umuyorum. O yüzden işte 2022 yılının ilk pazartesi gününden tekrar, bir kere daha merhaba.

Size ne anlatabilirim? Yeni bir seyahat yazısı mı? Edebiyatla, sinemayla, tarihle ilgili bir şeyler mi? İlişkiler, dostluklar, hayattan beklentiler? Yok hayır, bu sefer birlikte hayal kuralım istiyorum. Evet birlikte bir hayal kuracağız. Bir kaçış hayali, yine. Tamamen bize ait, tertemiz bir anın hayali. Burası bizim yıl içerisinde girip saklanacağımız gizli anımız olacak. En güvende ve en özgür hissettiğimiz, dünyanın koşturmacasından uzak, twitter bildirimlerinin, iş maillerinin, hasta şikayetlerinin olmadığı bize ait özgür bir an.

Ben bu yıl kendime kaçış anı olarak deniz manzaralı bir oda seçiyorum. Taştan, beyaz boyalı, çiçek kokan apaydınlık bir oda. Pencereler sonsuz göğe ve denize açılıyor. Güneş pırıl pırıl, hava tertemiz. Bembeyaz perdeler rüzgarla uçuştukça deniz odaya doluyor. Belki bir mayıs, belki haziran günü. Odada bembeyaz nevresimli bir yatak var. İşim, gücüm, her şeyim o an orada olmaktan ibaret. Başım sıkıştıkça, huzurum kaçtıkça o odaya sığınıp güneş batana kadar denizi seyrediyorum. Muhakkak zaman şimdikiyle aynı akmıyor, bazen birkaç dakika, bazen koca bir kış uykusuna dönüşüyor bu denizi izlemekler. Kıymetli ve derin bir an.

Burası tamamen bana, hayal gücüme ait. Siz belki o denizin içinde olmak istersiniz, belki gökyüzünde, belki bir ormanın derinliklerinde, belki çok özlediğiniz bir sevdiğinizin yanında. Önemli olan mantığını anlamak işte, sıkıştın mı hadi buraya kaç en güvenli yer zihnin, seni senden başka kimsenin rahatsız edemeyeceği en korunaklı yer.

Bu yazıyı belki elli kişi okuyacak, belki yüz. Ama eminim her okuyan kendine bir alan yaratacak. Belki bir süre bu fikri aklında tutacak. Zamanın bükülebilirliğini ve zihnimiz yanımızda olduğu sürece her yere gidebileceğimizi hatırlayacak. Sonra belki silinir okuduklarınızın izleri. Belki ben yine bir ara uğrar, hatırlatırım, kendinizi kötü hissettiğinizde, kalabalıktan sıkıldığınızda kaçabileceğiniz bir mükemmel anınız olduğunu. Hatta sadece sıkışmışkeni huzursuzken değil belki çok mutlu bir zamanda kendinizle başbaşa kalmak için bile kullanabileceğiniz bir yer burası. kapısını, anahtarı, penceresi size ait.

Ya da belki bu yıl bir gün, bir Haziran gününde o mükemmel anların bir yerinde sizinle karşılaşırız sevgili okur. Beyaz perdeler uçuşur, deniz ışıldar, odalar çiçek kokar. Etrafa attığımız ürkek bakışlar ve bir yerden tanışıyoruz hissi, evet evet. Gerçeklikten uzaklaşmaktan korkmayın, bu dünya siz uyurken yok olan bir dünya belki de.

Sevgiler.

İyi yıllar.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

%d blogcu bunu beğendi: